19 Kasım 2012 Pazartesi

Zarfsız Mektuplar 2

Şizo,

İsminin başına hangi sıfatı koyacağımı hala bilmiyorum. Ama bu birbirimize yabancı olmamızdan ziyade birbirimizin olmamızdan kaynaklanıyor diye rahatlatıyorum kendimi. Mektubunu okuduğum ilk anda ne kadar zorba bir karaktere büründüğümü düşünüp belli bir süre şüphe ettim kendimden. Bir çok hareketimi tartışmaya sunmadan eyleme döktüğümü biliyorum. Ama emin ol, düşündüğünden  daha çok aktifsin bulunduğumuz eylemlerde. Bedenimi yatağa, bilincimi sana teslim ettiğim her gece sen de zorbalığa çokta uzak olmayan bir çizgide dans ediyorsun. Kontrol hiç bir zaman sadece birimize ait olamaz biliyorum. Bu ortak yaşam sonlandığında sadece birimiz var olmaya devam edecek ve o sen olacaksın.

Ben, diğer bir çok insan gibi bir hırsızım. Çaldığım şeyi ne için ve nasıl kullandığım bulunduğum durumu anlaşılabilir kılsa bile, olduğum şey net ve tek. Ben bir hırsızım. Her varoluşta olduğu gibi bir bedene ne kadar sığıyorsa o kadar çaldım evrenden. Bir tutam et ve kemik, bir tutam da sonsuz evren, bilinç ya da sen her ne diyorsan. Sanırım bizler, nam-ı diğer insanoğlu evrenin kayıtsızlığına, nedensizliğine karşı yaratılmış en acımasız düşmanlarız. Anlamlandırma çabamız ve anladığımız şeyleri küçümsemeye yatkınlığımız başımıza ütopik  bir tanrı yarattı bile. Evrenden çaldığımızla evrene kafa tutuşumuz da mizah anlayışımızı ölesiye geliştirdi.

Şizo, sen evrene aitsin. Bense evrenin bana daha doğumumdan itibaren kendinin olanı geri alma adına açtığı savaşta, hemcinslerimin yarattığı dünyamsı yerde bir şey olmak gibi bir kibire yenik düşmek istemediğimden bu kadar aceleci davranıyorum. Senin tabirinle ölüme koşarak gidiyorum. Bu yolculuk (eğer izin verirsen) senin için de anlamlı olabilir elbet:

Sonsuzluğunun yanında geçici bir algı ile varolmanın ne demek olduğu kuşkusuz birlikteliğimizi çok daha anlamlı ve beni daha anlaşılabilir kılacaktır.

Tüm içtenliğimle,
Freni.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder