14 Ekim 2012 Pazar

Üstünde koşarak dünyayı döndürmek


Yazın başları, üstüne bir hırka almadığından ilk rüzgarda ürkerek titrersin, bütün kış seni soğuktan titreten rüzgarın ılık okşamasıyla henüz tanışmamışsındır.Çocukluğundan kalma şartlanmanında getirisi ile yaz farklı bir histir zihninde. Okulların boşalması gibi hızlı ve neşeli bir düşünce boşalır zihninden.Ne yapacağını bilmez ama coşkusu yetmiştir bedenini hareketlendirmeye.Güneş açık pencereden rüzgarla girerken içeriye geniş odanın bir köşesinde cılız bir müzik, sadece sağ kulağına yetişen.Solunda sessizlik baloncuğu içinde dudaklarının arasına aldığın sigaraya odaklanmış bir kadın.Bir şeyler anlatman gerekiyor.Sanırım konuşmanı bekliyor.Öyle havada uçuşan tozlardan veya gündüz içilen şaraplardan başka.Sanırım özel bir konu hakkında.İkinizin arasında.Başka kimsenin ortak olmadığı anlarda yaşananların anlamını soracak galiba.Yapmasın! Lütfen.. O anlarda yaşananları mühürlemiş zaman, mührü kırmadan girmek ancak orada tekrar doğmakla mümkün.Orada tekrar doğmakta ancak kendi zihninde mümkün.Hatta bazen süslemene bile izin verir etrafı.Ama hayır, iki farklı beden kelimelerle havadaki tozlara tutunarak, zihnin dışından dönmeye çalışırsa o ana, ellerden kayıp gider anıyı barındıran cam küre.Serbest düşüşte iken küre dönülür geçmişe.Sonra..sonra ne yaparsan yap küre yere düşüp parçalanmadan önce asla dönemezsin şimdiye.
Lütfen, ne olur bir şey söyleme, bana hiç sormadan 2 şişe şarapla iki kupa getir mutfaktan.Hadi.Müzik benim sağ kulağımda dursun senin sol.Karşılıklı oturalım, muhtemelen son kez gözlerimize tereddütsüz bakalım.Ben senin müzikten uzak gözüne odaklanayım. Böyle;yazılan kelimeler gibi içimden geçireyim.Sen istediğin zaman oku.Okuduğun zaman anla beni.Zamanı siktir et yani.
Bu kadar kelimeyi, geçmiş zamanlı yüklemi senle yanyana getirmemek için dizdim sıraya ama, madem konuşmuyorsun, madem siktir ettik zamanı.Saklamaya gerek yok kelimeleri..Seni sevdim. Şimdi farklı bir adamım.Seni inan sevmiştim.Şimdi sadece tanıyorum seni.Öyle tanışıklık değil bahsettiğim bir çok insandan daha iyi tanıyorum seni.Biliyorum daha doğru belki.Çok mu iddialı? Kafanın içindeki sesin tonunu biliyorum ama.En azından benle konuştuğunda takındığı sesi.Baksana hala onla konuşuyorum dudaklarımı hiç oynatmadan.Gözlerim senin sağ gözüne odaklanmış.
Daha sigaradan nefes çekmek, kupadan bir yudum şarap almak dışında açılmadı dudaklarım.Ucuz şarap boyadıda zaten.Dün senin dudaklarındaki çatlakları dolduran çatlak dudaklarım tek kelime etmedi bir daha.Bu bir yarışda değil zaten, önce kim sessizliği bozacak diye. Ama konuşması gereken benim biliyorum..
İnan seni sevdim.Zaten zihninden içeri alırken beni tek şartındı bu. Ben rolde yapamam ki.Seni sevdim, o kapıdan giren adamla, şimdiki adam aynı değil baksana bana! Ama hala yalnızım içeride.Hala karanlıkta!! Sen zihnini açtıkça bana, buyur ettim bende seni kendi odama.O adam heyecanlıydı. Baksana bana!!
Karanlıktan korktuğunu keşke baştan söyleseydin bana.Hiç kandırmaya çalışır mıydım o zaman? Atladığımız uçurumdan düşerken aslında uçuyoruz diye…
Seni sevdim.Bu yüzden. Uçmuyoruz biz düşüyoruz aslında..ve benle zemine çakılmaktansa anımızın cam küresi parçalansın, elveda….
Şarap şişesi elimde, üzerimde havadaki tozların bedenime denk düşen kısmıyla süzüldüm kapıdan.Merak etme en fazla 5 dakika sürer, hayatından çıktığım yoldaki boşluğu tekrar tozların kaplaması.Ya da güneş gider,fark edilmez.Elveda demiştim zaten..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder